8 Ekim 2012 Pazartesi

AŞKIMA...

Sayın ve sevgili okurlarım sürekli kısıtlı konular hakkında bloglar yayınlıyorum. Bazen sert bazen yumuşak bazen olumlu bazende olumsuz şeyler yazıyorum. Bazen güldürüyorum bazende ağlatıyorum. Bazen saçmalıyorum bazende kendime göre gerçekleri söylüyorum. Ama öyle bir şey var ki bunların hepsini aynı anda yaşatıyor bize. Aşk... 

 Herkesin vardır bir sevdiği uğruna ölmekten bile çekinmediği... Yoksa da olacaktır merak etmeyin. Benimde var bir aşkım. Çok şükür benim aşkım aynı zamanda sevgilimde. Birazcık ilişkimizden bahsedeyim bari ;

  Benim aşkımın ismi BAHAR. Tanışmamız biraz yeşilçam filmi tadındaydı. Kesişen yollar, aradaki dostlar, mektuptan ziyade elde mesajlar... Böyle bir başlama sahnesi var. Ve devamında gelen sonsuz mutluluk...Kısacası her gün biraz daha üstüne aşk konulan her gün bir adım daha sonsuzluğa yaklaşılan güzel ve hiç bitmeyecek olan bir Aşk...
  Her neyse konumuz kopmadan geri dönüş yapmak iyi olur galiba. Geçen telefonda konuşuyorduk Şeftalim le : " Bana hiç mektup yazmıyorsun boncuk" diyerek kızdı bana. Bende ona mektup yazacağıma söz verdim. Aldım elime kalem kağıt, başladım ne yazsam demeye. Sekizinci kağıt ve kalemimde ki üç üncü ucu da bitirdikten sonra hepsini bir güzel yırtıp çöpe attım. O an onu o kadar özlemiştim ki ve aşkım öyle bir açığa çıkmıştı ki ne yazsam hangi kelimeyi koysam onun yanında değersiz kalıyordu. Bir yandan utanç, bir yandan üzüntü ile o gece uyudum. 
Sabah uyandığımda ilk aklıma gelen mektup oldu.
-Ne yazacağım ben?
-Ya beğenmezse yazdıklarımı?
-Mektuba nasıl başlayayım? gibi sorular kafamı karıştırıyordu.O kadar seviyorum ki onu, o kadar güzel ki ve o kadar temiz ona yazılabilecek ona yakıştırılabilecek sözcüklerin, cümlelerin,yazıların olmadığını anladım. Eğer mektup yazıp kendimce ona yakıştıramıyorsam bir mektubu ne yapmalıyım diye sordum kendime ve bu tarz mizahi bir blog yazmaya karar verdim. Dediğim gibi ona ne kadar makale yada mektup yazarsam yazayım onun güzelliklerinin yanında az kalır. Tüm temennim bu yazdıklarımı kabul etmesi olur galiba.
 Yinede küsmesin diye belki bu yazdıklarımı beğenmez diye bir kaç siteden birleştirdiğim biraz değiştirdiğim küçük bir mektup oluşturdum. Bunu da alt tarafta sizlerle paylaşmak istedim. Tüm okurlarıma Kelebeğim'i ne kadar sevdiğimi okutabildi isem ne mutlu bana. Sevgilerle bonibon gibi renkli ve tatlı hayatlar...

Sen...Yüzümdeki gülüşlerin,ellerimdeki terlemenin,yüreğimdeki deli atışın sebebi...Her gece uykum,her sabah güneşim.Yıldızım,ay ım, akan kanım.Bitmeyen masalım.Bahçedeki çiçeğim,çiçekteki rengim.Gökyüzüm,denizim,mavim SEN...
Sevdamın adresi,aşkımızın menzili,içkimde ki tat,yaşadığım hayat sen...Sebebim,niyetim,geleceğim,geçmişim,bilinmezliğim,belirsizliğim,kararlılığım,kararsızlığım sen...Bitmez yolculuğum,sonsuzluğum.Sen,gözüm,elim,yüreğim.Bebeğim sen...
Hani gidecek olsan, yollarına sererim tüm kır çiçeklerini. Bilirim basamazsın çiçeklere de yine kalırsın benimle.Üzülecek olsan,içim erir,kalırım öyle.SENİ ÜZEN BİŞEY BENİ BİN ÜZER İNAN. Kırıyorsam seni,bu benim dengesizliğimdendir,şaşırmışlığımdandır. Kendimle kavgalıyım ben.Bir yanım sana tutkun,bir yanım çok bencil.Kayboluşlara vuruyorum kendimi,seni üzdüğümü bilmeden.Her kayboluşum yara açıyor sende biliyorum.Ah ben,nasıl da vurdumduymaz olabiliyorum bazen...Bakma bana birtanem,içimdeki aşkın büyüklüğünü ölçme bunlarla.Seviyorum diyorsam seni,öyle.Gereğinden fazla 'erkeğim'bazen,bağışla...
Seni bilirim ben,bir tek seni.Seni söylerim,seni duyarım her yerde ve her zaman.Sensiz olmaya gücüm yok artık,sensizliğe katlanmak benim harcım değil.Seni her şeyinle,ay parçası yüzünle,duruşunla,gülüşünle,bakışınla,konuşmanla,çocukluğunla, olgunluğunla, kızgınlığınla, şaşkınlığın la, güçlülüğünle, zayıflığınla kabul etmişim bikere.NE DEĞİŞ, NE DE DEĞİŞTİR BENİ.Biz böyle sevdik birbirimizi.Seni sen yapan ne varsa kabulümdür hepsi.
Seni özlemek diye bir şey de var bu hayatta ve bu bazen öylesine dayanılmaz oluyor ki...YOKLUĞUNU YAŞAMAYI BECEREMİYORUM,ÜZGÜNÜM.İçimdeki o 'fazla erkek'yokluğunda çekiliyor bir köşeye ve ben güçsüzlüğümle başbaşa kalıyorum.Katlanamıyorum anla,sensizliği 'yok' hükmünde sayıyorum.Sensizlik diye bir şey yok,öyleyse sensiz kalmak da yok.
Şimdi hangi denizin kıyısındaysan,hangi göğün altındaysan önce o sonsuz maviliğe sonra da başını yukarı kaldırıp yıldızlara bak.Aşkımı,yüreğimi,içimdeki seni mavilere yükleyip gönderiyorum,tut onu.Tut ve bırakma...Ben maviyi sende buldum,beni BAŞKA RENKLERLE KANDIRMA... Kelebeğim,şeftalim,prensesim,SEN..."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder